Tim Dowling: Kedi çıldırdı. Onun acısını başka kimse hissetmiyor mu? | kediler


iKedi bir yavru kedi olarak geldiğinden bu yana birkaç ay içinde, eve geldiği kedi taşıyıcısı için oldukca büyüdü. Onu içine koymak, otobüsün başka fikirleri olduğunda tek arabalık bir garaja otobüsü park etmeye çalışmak gibidir. .

“Karşı tarafa bakması gerekmez mi?” eşim diyor.

“Arkasını dönebilir,” diyorum. “Onu şimdi oradan çıkarırsam, onu tekrar asla göremeyiz.”

Kedi nihayet içeri sıkıştırıldığında, taşıyıcıyı otomobile alıp yolcu koltuğuna koyuyorum. Kedi ağın arkasından bana soğuk bir bakış attı.

“Üzgünüm,” diyorum, kapıyı kapatıp karım uzaklaşırken yeniden içeri giriyorum. 45 dakika sonrasında beni arıyor.

“Süte ihtiyacımız var mı?” diyor.

“Bilmiyorum,” diyorum. “Neredesin?”

“Sainsbury’nin” diyor.

“Onunla beklemedin mi?” Diyorum.

“Fıstıklarını çıkarıyor” diyor.

“Biliyorum, evet” diyorum.

“Bütününden geçmek zorundalar…”

“Prosedür, evet.”

“Her her neyse,” diyor. “Onu 3’e kadar alamam, bu yüzden alışveriş yapıyorum. Buzdolabını denetim et.”

Saat 3.30’da kedi, boynunda bir kurtarma tasması ile eve gelir. Taşıyıcıdan çıktıktan sonrasında, mutfak masasının çevresinde dengesiz daireler çizerek iskemle ayaklarına çarpıyor.

Ortadaki, “Hala sersemlemiş,” diyor. Karım telefonu kulağına götürerek içeri girdi.

“Hayır, daha yeni döndüm” diyor. “Kedinin tüyleri diken diken oldu ve şimdi kafasında bir koni ile mutfakta sendeliyor.”

“İzlemek oldukça üzücü,” diyorum.

“Evet,” diyor en küçüğü. Kedi, kedi kanadına yönelir, sadece koni tarafınca engellenir.

“Aynen öyleki” diyor karım. “Yapabilseydim, hepsini bitirirdim.”

Kedi orada duruyor, koni kanatçığa bastırılmış, donmuş ve derinden şaşkın.

“Gitmeliyim” diyor karım. “Hepimiz bana bakıyor.”

Ertesi sabah geç saatlerde kediyi mutfakta yerde, külahsız, hasır paspasın kenarını çiğnerken buluyorum. Karım bulaşık yıkıyor ve en küçüğü masada guacamole yapıyor, etrafı büyüyen bir pislikle çevrili.

“O iyi mi?” diyorum kediye bakarak.

“Kesinlikle iyi,” diyor karım. “Yemiş, dışarı çıkmış, köpeğe hücum etmiş.”

“Pazartesiye kadar külahı takması gerekmiyor muydu?” Diyorum.

“Ona işkence ediyordu” diyor. “Bunun amacı ne?”

“Sanırım dikişleri çiğnemesine engel olmak için,” diyorum.

“Dikişlerle bile uğraşmıyorlar” diyor.

“Hayır,” diyorum.

“Doğru – bir tek onları sıkıştırıyorlar” diyor.

“Bu konuşmaya hayır demek isterim,” diyorum.

Katılıyorum, dedi en küçüğü, bıçağının ucunu avokado taşına batırıp bükerek.

“Ofisimde olacağım,” diyorum.

Tekrar içeri girdiğimde kediyi hiçbir yerde bulamıyorum. Tüm odaları iki kez aradım, bir tek karımı masasında otururken buldum.

“Kediyi son olarak ne vakit gördün?” Diyorum.

“Bunu yapma” diyor. “Bunu hep yapıyorsun.”

“Her yere baktım ve hiçbir yerde yok” diyorum.

“Birinin yatağının altında olacak” diyor.

“Tüm yatakların altına baktım,” diyorum.

“Çalışıyorum” diyor.

Tüm odaları yeniden aradım fakat hiçbir işaret, hareket yok. Çamaşır makinesinin döngünün ortasında döndüğünü görüyorum ve şu şekilde düşünüyorum: Muhtemelen oradadır – ve 57 dakika daha öğrenemeyeceğiz.

Mutfak dolaplarına ve kanepenin altına bakıyorum. Bahçe kapısına gidip kedinin adını sesleniyorum – fakat devasa yükseklikte sesle değil, bundan dolayı kedinin adı Giles. Çamaşır makinesini yeniden denetim ediyorum: 41 dakika kaldı.

Bahçede oturup endişelenirken, gözümün ucuyla gri bir parıltı görüyorum. Bunun bir sincap bulunduğunu varsayıyorum, sadece plastik bir su kıçının arkasındaki kediyi, ofis kulübemle bahçe duvarı arasındaki karanlık, molozlarla dolu boşlukta çömelmiş olan kediyi bulana kadar ihtimaller içinde gezi yönünü takip ediyorum. Ben bakınca başını kaldırıp baktı fakat olduğu yerde kaldı.

“İyi haber, bunu sana bir tek bir kez yapabilirler,” diyorum.

Kedi dümdüz ileriye bakar, hareket etmez.

“Tamam,” diyorum. “İhtiyacın olan tüm zamanı alıyorsun.”

Yoruma kapalı.

Bu web sitesi deneyiminizi geliştirmek için çerezleri kullanır. Bununla iyi olduğunuzu varsayacağız, ancak isterseniz vazgeçebilirsiniz. Kabul etmek Mesajları Oku

Gizlilik ve Çerez Politikası